Edirne Müzesi



Müzeden Kareler


Atatürk ve Müzecilik

 
Müzeler, bir ulusun kimliği olma misyonunu taşımasının yanı sıra aynı zamanda uygarlıkları bize bırakan insanların zevklerinin, sevdalarının, düşüncelerinin, inançlarının, davranışlarının, yaşam tarzlarının korunduğu ve bu mirasın geleceğe taşındığı mekânlardır. Geleceği görebilmek için geçmişi bilmek, bir başka deyişle yarınları sadece bugünün değil, geçmişin üzerine de inşa etmek gerekir ki, bu da tarihi yaşatan ve unutturmayan müzelerle sağlanabilir. Müzeler tarihin arşivi, tarihin laboratuarı, tarihin kütüphanesidir
 
Atatürk daha Cumhuriyet kurulmadan önce müzeciliğe değinmiş, her alanda olduğu gibi arkeoloji biliminde de dünyanın uygar ülkeleri düzeyinde olmayı hedef göstermiş ve hangi dönemde yaratılmış olursa olsun tüm kültür varlıklarının birer tapu senedi gibi sahip çıkılmasının gerekli olduğunu tarihe ve kültüre verdiği değerle her fırsatta anlatmıştır. Öyle ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulacağına o kadar inanıyordu ki, Ankara'nın 90 km. ötesinde Sakarya Meydan Savaşı'nın tüm hızı ile devam ettiği, top seslerinin Ankara'ya ulaştığı günlerde, Ankara'da Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nin temelini oluşturan bir Eti müzesi kurulması emrini vermesi, işgal güçlerine "Biz müzemizi de kurduk, bir ulus olarak geliyoruz. Bu toprakların geçmişi de geleceği de bizim" mesajını iletmek istemesi ile açıklanabilir ki, müzelerin bir ülkenin bekası için ne denli önem taşıdığına iyi bir örnektir.
 
Bu toprakların geçmişine sahip çıkmanın önemini Atatürk, TBMM'nin açılışının hemen arkasından 9 Mayıs 1920'de göreve başlayan ilk hükümetin yapacağı işler arasında eski eserlerin derlenmesi ve yeni müzeler kurulmasının istemesinden anlaşılmaktadır. Bu amaçla Maarif Vekâletine bağlı Eski Eserler Müdürlüğü (Asar-ı Atika Müdürlüğü) kurulur.
 
5 Kasım 1922'de bir genelge ile arkeolojik ve etnografik eserlerin toplanması, envanterlenmesi ve yeni müzelerin kurulması istenmiş, 14 Ağustos 1923 tarihli hükümet programında Müzecilik geniş boyutları ile ele alınmıştır. Atatürk'ün isteği üzerine 1923'te kurulan Heyet-i İlmiye'nin görevleri arasında Ankara'da bir milli müzenin kurulması, Türk Etnografya Müzesi'nin hemen açılması ve Asar-ı Atika Nizamnamesi'nin gözden geçirilmesi konuları da yer almıştır.
 
Her fırsatta tarihi yerleri ve müzeleri ziyaret eden Atatürk, 1929 yılında Sultan Ahmet Camii'nin restorasyonunu inceler ve onarımın çabuklaştırılmasını ister. Bu sırada Ayasofya'nın harap halini görür. Binayı Maarif Vekâleti'ne bağlayarak müze olmasını sağlar ve "Ehli salip artıklarının her devirde tamahın çeken Ayasofya'yı müze yapıp ilim âlemine hediye ediyoruz" der.
 
Cumhuriyet'in 10. yıldönümünde Atatürk'ün talimatı ile Milli kazılar başlamıştır. Atatürk özellikle Hitit Uygarlığı'nın araştırılmasını istemiştir. Ankara yakınlarında Gavurkale 1930, Ahlatlıbel 1933, Karalar 1933, Çankırıkapı (Roma Hamamı), Etiyokuşu 1937, Alacahöyük 1934, Pazarlı ve Büyük Güllücek 1934 kazıları, 1930 yılında başlayan Trakya Bölgesi araştırmaları ve 1932 yılında başlayan Hasankeyf yüzey araştırması Atatürk'ün direktifleri ile başlayan çalışmalardan bazılarıdır. Bu kazılarda Atatürk Cumhuriyeti'nin ilk arkeologları, tarihçileri, sanat tarihçileri, filologları, antropologları çalışmışlardır. 1933 yılından itibaren Çanakkale-Truva, Çorum-Boğazköy, Malatya-Aslantepe başta olmak üzere yurdun dört bir yanında kazılara başlanmıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarında eski eserlerin korunması, başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere devletin üst düzey yöneticileri tarafından titizlikle takip edilmiştir.
 
Çeşitli tarihlerde Alacahöyük, Gavurkale, Ahlatlıbel, Efes, Bergama, Aspendos Tiyatrosu'nu gezmiş, İmparator Marcus Aurelius Dönemi'nde (M.S 161/180) yapılan Aspendos Tiyatrosu'nu ziyareti esnasında tiyatronun restore edilerek kültürel etkinliklere açılmasını istemiştir.
 
Mustafa Kemal Atatürk'ün  "Bir vatanın sahibi olmanın yolu, o topraklarda yaşamış tarihi olayları bilmek, doğmuş uygarlıkları tanımak, sahip olmaktan geçer" sözü müzecilik anlayışının özünü yansıtmaktadır.
 
Günümüzde ise, müzelerin ve müzeciliğin gelişmişlik seviyesini, ülkelerin çağdaşlığının ölçütü olarak kabul eden Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı, bu topraklar üzerindeki kültürel miras, hangi tarihte kimler tarafından bırakılmış olursa olsun insanlığın evrensel değerlerine sahip çıkma bilinci ile yarınlara taşımayı başlıca görevleri arasında saymaktadır.




Bu site Kültür ve Turizm Bakanlığı Bilgi Sistemleri Dairesi Başkanlığı tarafından hazırlanmıştır.
Bu sayfa 14857 kez gösterilmiştir.